“`html
Betül Topaklı / Milliyet.com.tr – Her şey, Afyonkarahisar’da düzenlenen bir cenaze törenine katılan Mehmet Emir Özbakan’ın ailesinin başına gelen talihsiz olaylarla başladı. Olayın gelişimi, adeta bir filmin senaryosunu aratmayacak cinsten. Uyku sırasında bir sivrisinek tarafından ısırılan küçük çocuk, bu saldırı sonrası korkunç bir virüsle tanıştı. Sivrisineğin ısırması ile birlikte Batı Nil virüsü, çocuğun beynini enfekte etti. Henüz 1,5 yaşında yatağa bağımlı hale gelen bu talihsiz çocuk, zamanla hortumla beslenmeye başladı. Peki bu sivrisineklerin diğerlerinden farkı ne?
Batı Nil virüsünün enfekte sivrisinekler aracılığıyla insanlara bulaştığını belirten Çocuk Enfeksiyon Uzmanı Prof. Dr. Eda Kepenekli, “Sivrisinekler, virüsü kuşlardan alarak insanlara taşıyor. Henüz bu enfeksiyonu etkili bir şekilde önleyebilecek bir aşı ya da tedavi yöntemi bulunmamakta. Beyin iltihabı olarak bilinen ensefalit, bu virüsün nadiren neden olduğu ciddi bir durumdur. Bu süreçte çocuğun ya da hastanın kendi bağışıklık sistemi enfeksiyonu ne kadar başarılı şekilde kontrol edebilirse o kadar iyileşme yaşanabilir. Virüsün etkilediği beyin bölgesine bağlı olarak, kalıcı hasarlar oluşabilir. Bazı hastalarda görme ve işitme kaybı, bilişsel fonksiyon bozuklukları ya da hafıza kaybı gibi durumlar görülürken, bazılarında ise motor fonksiyon kayıpları yaşanabilir” ifade etti.

“Batı Nil virüsünü insan vücudunda etkisiz hale getiren bir tedavi henüz keşfedilmediği için, verebileceğimiz en iyi destek tedavileri hastalığın semptomlarını yönetmektir. Örneğin, ateş durumunda ateş düşürücüler kullanılmalı, tansiyon dalgalanmalarında sıvı tedavileri uygulanmalı, solunum yetmezliği durumunda hastaya oksijen desteği verilmelidir. Eğer Mehmet Emir gibi bir çocuk yutma güçlüğü çekiyorsa, mideye tüp takılarak beslenme sağlanabilir. Bu şekilde hastalar, ağız yoluyla değil, doğrudan mide yoluyla yemek alabilirler. Bu tür destek tedavileri, birçok nörolojik hastalıkta da uygulanmaktadır” – Prof. Dr. Eda Kepenekli.
‘SANILANDAN DAHA FAZLA VAKA VAR’
Batı Nil virüsü kaynaklı beyin iltihabı vakalarının Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde yılda bir ya da iki kez görüldüğünü belirten Prof. Dr. Eda Kepenekli, “Ancak bu vakaların sayısının tahmin ettiğimizden daha yüksek olabileceğini düşünüyoruz. Çünkü beyin iltihabı bulgularıyla hastaneye başvuran bireylerden beyin omurilik sıvısı alındığında, Batı Nil virüsü enfeksiyonunu tespit edebileceğimiz PCR testlerine artık erişim çok daha kolay hale geldi. Ancak bu testler her sağlık merkezinde bulunmadığı için, doktorların bu sıvıyı referans merkezlere göndermesi gerekebilir. Batı Nil virüsünün özgül bir tedavisi yoktur ama bu testler, gereksiz ve uzun süreli ampirik tedavilerin uygulanmasını engellemektedir” dedi.
“Daha önce sebebi bilinmeyen bazı beyin iltihabı vakalarının artık Batı Nil virüsünden kaynaklandığını biliyoruz” diyen Prof. Dr. Eda Kepenekli, “Dünya genelinde bu enfeksiyonun özellikle ılıman iklimlerde daha sık görüldüğünü biliyoruz. Çünkü bu bölgelerde sivrisinek sayısı daha fazladır” bilgilerini paylaştı.
Mevsimsel olarak etkili olan bu hastalık, Amerika Birleşik Devletleri’nden Avrupa ve Orta Doğu’ya kadar birçok ülkede görülmektedir. Batı Nil virüsü, ilk kez 1937 yılında Uganda’nın Batı Nil bölgesinde bir kişide tespit edilmiştir. Son 50 yıldır insanlarda varlığını sürdüren bu virüs, hastalığın yayılmasında kuşların önemli bir rolü bulunmaktadır. Sivrisinekler, virüsü taşıyan kuşların kanını emerek enfekte olur ve bu virüs, birkaç gün boyunca kuş kanında dolaşabilmektedir. Sivrisineğin tükürük bezlerine giren virüs, insanlara ve diğer hayvanlara geçerek vücutta çoğalır ve hastalığa neden olur. Enfeksiyon doğrudan temas ile yayılmamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, virüsü kapan insanların yaklaşık %80’inde belirti görülmemekte, %20’sinde ise Batı Nil ateşi belirtileri ortaya çıkmaktadır. Bu belirtiler arasında ateş, baş ağrısı, yorgunluk, kas ağrıları, bulantı, kusma ve nadiren deri döküntüsü ile lenf bezlerinde şişlik yer alır.

“Bu virüsten korunmanın en etkili yolu, sivrisinek kaynaklarını, yani bataklık ve durgun su birikintileri gibi alanları mümkün olduğunca kurutmaktır. Özellikle yapay göletler, sivrisineklerin çoğalmasına zemin hazırlayabilir. Diğer bir önemli adım ise sivrisineklerin insanlara ulaşmasını engellemektir. Pencerelere koruyucu takmak, çocukların yataklarının çevresini cibinliklerle kaplamak gibi önlemler alınmalıdır. Doğa yürüyüşleri veya pikniklerde uzun, ince giysiler giymek de büyük önem taşımaktadır. Bu önlemler, yalnızca sivrisineklerden değil, kenelerden ve diğer zararlı haşerelerden de korunmamıza yardımcı olacaktır.” – Prof. Dr. Eda Kepenekli.
Giysiyle alınan bu önlemlerden sonra, açıkta kalan bölgelere sivrisinek ısırıklarına karşı koruyucu losyon veya sprey uygulamanın önemini vurgulayan Prof. Dr. Eda Kepenekli, “Bu, cildimizi böceklerden korumakta son derece etkili bir yöntemdir ve günümüzde daha az zararlı organik kovuculara erişim oldukça kolay hale gelmiştir.”
İNSANDAN İNSANA BULAŞIYOR AMA…
Batı Nil virüsünün enfekte sivrisinekler tarafından insanlara bulaştığını belirten Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Gökçe Demir, “Bu virüs, en çok sivrisinek ısırıkları aracılığıyla insana geçmektedir. Ayrıca, insandan insana bulaşma, gebelik, doğum ve emzirme esnasında anneden bebeğe geçiş ya da kan ve organ nakilleri sırasında da gerçekleşebilir.” diye ekledi.
İstanbul’da hastalığın yoğunlaştığı bölgeler arasında Küçükçekmece, Büyükçekmece, Beylikdüzü ve Avcılar ön planda. Bu bölgelerdeki göletlerde sivrisinek kümelenmesi ciddi bir risk taşıyor. İstanbul’un dışında ise Edirne, Kırklareli, Bursa, Adana, Osmaniye ve Antakya’da da benzer sıkıntılar yaşandığı belirtiliyor.

“Aslında enfekte sivrisinekler tarafından ısırılmış olan insanların yüzde 80’i hiçbir belirti göstermeksizin hayatlarına devam etmektedir. Ancak bu gruptaki bireylerin yüzde 20’sinde, yani 5 kişiden 1’inde ateş, kas ve eklem ağrıları, baş ağrısı, bulantı ve kusma gibi semptomlar görülebilir. En büyük endişeyi ise bu yüzde 20’nin içinde bulunan yaklaşık %1’lik grup teşkil ediyor. Çünkü bu grup, beyin ve beyin zarını etkileyen ve ciddi semptomlarla sonuçlanabilen durumlarla karşılaşabilir. Bu belirtiler arasında ense sertliği, bilinç değişiklikleri, koma ve felç bulunmakta; bu durumlar ise ölümle bile sonuçlanabilir.” – Uzm. Dr. Gökçe Demir.
GÜNDÜZLERİ SAKLANIP GECELERİ ISIRIYORLAR
Hastalığın genellikle yaz ayları ve sonbaharın başlarında tespit edildiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Gökçe Demir, “Bu virüs, sivrisineklerin yoğunlaşabildiği kirli su birikintileri, nehirler ve bataklık gibi alanlarda görülmektedir. Sivrisinekler genellikle gündüzleri bodrumlarda ve ağaç kovuklarında saklanırken, geceleri insanların üzerine saldırmaktadır. Bu nedenle, sivrisineklerden korunmak oldukça önemlidir. Geceleri bu tür bölgelerde dışarı çıkacak isek, mutlaka uzun kollu ve paçalı giysiler giymeli, ya da vücudumuza sivrisinek kovucu merhemler uygulamalıyız. Özellikle sivrisineklerin yoğun olduğu bir yerde yaşıyorsak, kapı ve pencerelerimize sineklik takılması ve dışarıda uyuyorsak cibinlik kullanılması önemlidir. Eğer sivrisinek ısırığına eşlik eden ateş gibi bir durum meydana gelirse, hemen hastaneye başvurulmalıdır.” uyarısında bulundu.
“`
Bu metin, verilen hikaye ve bilgileri yeniden düzenleyerek SEO dostu bir formatta sunmaktadır. Anahtar kelimelerin dengeli bir şekilde serpiştirildiği metin, okuyucular için erişilebilir ve bilgilendirici bir içerik oluşturmayı hedeflemektedir.